Yazarlar


Hayattan zevk almanın ve yaşamın tadına varmanın en güzel yolu küçük ayrıntıların farkında olma ve günlük yaşamda işe yaramaz denilip göz ardı edilen şeylerden mutluluk çıkartmaktan geçer, diye düşünüyorum.

Çoğumuz günlük yaşantımızın olağan akışı içindeki bakıp ta göremediğimiz ufak ayrıntıların hayatımızın sonuna kadar bizleri etkileyeceğini düşünmeyiz bile.

Her sabah evimizden çıkıp alelacele işyerimize giderken hangi sokaktan, kaç dükkanın önünden, bilmem kaç tümsekten, kaç çukurdan atlayarak, yine kaç kişiyle omuz omuza çarpışarak geçtiğimizin farkına dahi varmayız.

Maalesef günümüz hayat şartlarının getirdiği tekdüze hayatı yaşamaya kendimizi mahkum ediyoruz da bunun farkına dahi varamıyoruz.

Bu yazıyı okurken şöyle bir geçmişe dönüp bakalım; hayır, hayır öyle bir yıl, bir ay değil, geçen haftaya hatta geçtiğimiz güne bakmamız dahi kendimizi ne denli tekdüze bir hayatı yaşamaya mahkum ettiğimizi gösterecektir.

Bir robot gibi kurulmuşçasına hep aynı saatte kalkar, aynı duraktan aynı dolmuşa biner, hatta farkında olmadan dolmuşun aynı koltuğuna oturur, yanımızda oturan olup olmadığının farkına bile varmadan servis yolculuğumuzu tamamlar, aynı sokak ve kaldırımlardan hatta aynı kaldırımın aynı karedeki ve çizgideki blok taşlarına basarak yürürüz.

Aynı saatte, aynı dakikada işyerimize varır, masa başı görevlisi isek aynı düzende koltuğumuza otururuz, hatta aynı dairede bulunan memurların daireye geliş sıralamaları bile bellidir. Örneğin, aynı işyerinde çalışan aynı kadrodaki temizlik işçilerinden Ali’nin işe geliş saati sabah 07.30 olurken Veli’nin geliş saati 07.40’tır.

Bu hep böyle olur. Bu sıra hiç değişmez dairede bir gün bu sıra değiştiğinde kötü bir şey olmuş demektir.
Kısaca ömrümüzü günlere, saatlere ve hatta dakikalara bölmüşüz. Hayatın güzelliklerinden yeterince faydalanmıyoruz. Sadece dünyaya gelmiş olmamızdan dolayı zoraki bir yaşantıyı sürdürmeye çalışıyoruz diye düşünüyorum.

Bu monotonluk tüm insanlar için mi geçerli? Hayır! Şüphesiz, hayatını tekdüzelikten kurtaranlar da var. Sanatçı kişilik, işte tam burada kendisini gösterir; Sanat adamı hayatın her anından kendine dersler çıkaran, yaşamını dinamikleştirmenin yolunu bulmasını bilendir. Sanatçı yalnızca edebiyatla, şiirle, tiyatroyla uğraşan değildir. Sanatçı olmadık şeylerden yaşamını güzelleştiren, hayata değişik açıdan bakan insandır bence.

Hayatımızı monotonluktan nasıl mı kurtarırız? Gelin bugünden başlayarak fazla efor sarf etmeden yaşamdan zevk almaya çalışalım. Ne mi yapalım? Örneğin bu sabah her günden yarım saat önce kalkalım, her gün bindiğimiz dolmuştan bir öncekine binelim, hatta mümkünse her zamanki koltuğumuz dışında bir yere oturalım, yanına oturduğumuz insanı ve o anda dolmuşta bulunanları yüksek sesle selamlayalım (Varsın birileri deli desin önemli değil).İşe giderken her gün kullandığımız sokak dışındaki bir sokaktan gidelim, bu mümkün değilse günlük kullandığımız kaldırımın bu kez karşı kaldırımından geçelim. Yol güzergahımızdaki iş yeri ve insanları daha bir dikkatli inceleyelim ve selamlayalım. Dikkatli bakarsak diğer insanların tekdüze bir şekilde kurulmuşçasına koşuşturmaları daha önceki günlerimizin ne denli sıkıcı geçtiğini gösterecek, içimizdeki sanatçı ruhunu açığa çıkartacaktır.

Akşam eve giderken güzergahımızdaki çiçek ve ağaçlara daha dikkatlice bakarak hiç olmadıkları kadar yeşil olduklarını görelim. Mümkün olduğunca bardağın hep dolu tarafından bakalım.

Kendimize daha fazla zaman ayıralım, Her zaman savunmuşumdur kültürlü insan günde en az bir gazete, haftada bir dergi ve ayda bir kitap bitirendir. Birde buna ayda bir veya iki tiyatro oyunu eklediğimiz taktirde hayatımız tekdüzelikten kurtuldu demektir.VESSELAM
Haberler
 

Yazarlar
 






Üye Alanı
 

Her Hafta Bir Konu
 

Tarihte Bugün
 

Hınıs Kültür

Hınısım

Hınıs Haber

Hınısın Sesi

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol